ScrollFx 10

ScrollFx 9

Monday, December 15, 2008

BİN MUHTEŞEM GÜNEŞ ( Khaled Hosseini)

Önceki Romanı " Uçurtma Avcısı" kadar sürükleyici bir öyküye sahip olmasa da gene de okunabilir bir roman. Afganistan'ın yakın tarihinde yaşadığı ve Pakistan'a sığınan 8 milyon Afganlıdan birkaç tanesinin yaşadıklarını anlatıyor. Hayat yaşam sürecinde bazılarımıza çok insafsız davranabiliyor. Romanda bunu göreceksiniz.

Friday, November 28, 2008

BORSA GURUSU İLE BİR CUMA SOHBETİ

Sevgili Borsa Gurumuzu (Yusuf Bey) en sonunda ikna etmeyi başararak bugün için randevu almayı başardık...))) Bugünün cuma olması da toplantıya tematik ve mistik bir hava da eklemedi değil yani...))) Genel olarak konuşmamız borsa, toplum, kriz ve ekonomi ekseninde gelişti. Sonuç itibariyle ülkeyi kurtaramadık ama en azından krizi şimdilik teğet geçirmeyi başardık...)))


Borsa Gurumuz Yusuf bey ile beraber öğle yemeğinde menümüz ton balığı salatasıydı. Ekmek ise Bakırköy Biberoğlu fırınının nefis kokulu köy ekmeği idi. Gurumuz yemekten fevkalade memnun kaldığını ifade etti...))) Borsanın gün içerisinde artıda seyretmesi de yediklerimizin en azından boğazımıza dizilmesini engelledi...)))


Gurumuz yoğun bir MMS gönderme faaliyetinde...))) Tabii öğle yemeği ifa edilmiş ve salatanın bir kopyası ilgili yerlere gönderiliyor...))) Acaba öğle yemeği menüsü ton balığı salatası olunca bir tüyo haberi olmasın bu ? Bunun yanıtını ısrarlı sorularımıza rağmen alamadık. Buradaki tüyo DARDANEL hissesi için olabilir mi ? Hani öğlen TON balığı yedik ya...))) Yemek sonrası içilen biberiye çayının fotoğrafı teknik bir nedenle ( fotoğraf çekilmesi unutulmuştur...) siteye konulmamıştır...)))

Monday, November 24, 2008

GÜNEY AMERİKA GEZİSİ Mustafa Andıç

Coğrafya öğretmeni olan Mustafa Andıç'ın başlıca Güney Amerika ülkelerini kapsayan bir gezi kitabı. Bir gezgin olarak gözlemlerini aktarıyor. Güney Amerika'nın tarihiyle kendi gezisini çok iyi harmanlamış. Okuru sıkmadan tüm kıtayı size hissettiriyor. AMA.....Bir tek problem var. O da kitabı yayımlayan Gürer Yayınlar ile ilgili. Kitapta inanılmaz gramer hataları var. Böylesini yıllardır okuduğum hiçbir kitapta örmedim. Aslında göze batan bir tür hata var ama ne yazık ki bu kitabın her sayfasında karşınıza çıkıyor. O da "de" ve "da " bağlaçlarının yanlış kullanımı. Bugün yayınevine bir elektronik posta geçeceğim ve ilgili düşüncemi ileteceğim. Yanıt gelirse gene burada yayımlayacağım.

Tuesday, November 18, 2008

Halılar

Her iki halıyı da geçen hafta Bahçelievler'deki Köknar Halı mağazasından aldık.

Mutfağa serdiğimiz Ermenek yapımı bir halı

Antreye serdiğimiz bu halı da Gördes üretimi

Saturday, November 15, 2008

" Şehitlerimiz " Gazetesi

Geçen hafta Ankara Otobüs terminalinden İstanbul'a dönüyordum. Bir kız ve bir erkek Şehitlerimiz adlı gazeteyi satıyorlardı. Böyle bir gazetenin varlığından haberim yoktu. Şehitlerimize yardım amaçlı çıkıyor, ederi 2 ytl ve ayda bir kez yayımlanıyor. İçerisinde ağırlıklı olarak askeri haberler ve emekli askerlerimizin yorumları yer alıyor. Bu gazeteyi satanı gördüğünüzde hemen bir adet satın alın, sakın almamazlık etmeyin. Uğrunda bizim için canını verenler için yapabileceğimiz çok küçük bir yardım.

Sunday, November 02, 2008

Karanlıktaki Adam, Paul Auster

Karanlıktaki Adam Amerikalı yazar Paul Auster'in son kitabı. Kitabın sürükleyici bir kurgusu var. Kitabın kahramanı August Brill 'in kafasında canlandırdığı çeşitli öyküleri vardır. Bunlardan bir varki bunu ben de her zaman düşünmüşümdür. Amerika'yı oluşturan 52 eyaletin birer birer ayrılarak bağımsızlığını ilan etmesi. Bunun için ne kadar süre geçer bilemiyorum ama ille de bir süre vermek gerekirse bu yüzyıl içerisinde gerçekleşeceğini sanıyorum. Yani bunu benim görememe olasılığım hayli fazla.

Saturday, November 01, 2008

27. İSTANBUL KİTAP FUARI

Tüyap Kitap Fuarının açılışı yapılıyor

Açılışta Doğan Hızlan konuşuyor

Onur konuğu Füruzan da konuşmada


Mustafa Balbay 78 kuşağıyla ilgili etkinlikte konuşurken


Enver Aysever de edbiyat konulu etkinlikte konuşurken


Fuardan bir görüntü


Fuardan gemniş açılı bir görüntü






Wednesday, October 01, 2008

Mahalle Baskısı , Ruşen Çakır

Geçen yıl Şerif Mardin tarafından ortaya atılan bu kavram basında beklenenin çok üzerine ilgi görmüştü. Neden ? Çünkü Türkiye'de artık dincileşme merkezli sözde ilerici bir hükümet var. Ve bunlar Türkiye'mizi ileriye götürecekler...!!! Ama ne acı ki aynı zamanda Türkiye Malezya'lılaşır mı diye ayrı bir tartışma diğer tarafta yaşanıyordu. Bu kitap basında konuyla ilgili tüm yorumları bir araya getirmiş. Neler olup bittiğini öğrenmek isteyene önerilir.

Monday, September 29, 2008

VEDA Ayşe Kulin'den

1920 li yılların İstanbul'u. Bir konakta geçen hayatın öyküsü. Mücadele yılları. Bağımsızlık savaşının verildiği zamanlar. Harika bir biyografik roman. Everest yayınlarından. Garanti veriyorum soluksuz okuyacaksınız. Bakın kitabın 462. sayfasında Vahdettin için nasıl bir tanım yapılmış: "Sultan yüzlerce yılın birikmiş hatalarını zayıf omuzlarına tek başına yüklemiş bir zavallıydı. Yüzyılların talanı, dolanı, rüşveti, cehaleti, oburluğu, kayırmacılığı, yobazlığı, din adına yapılan binlerce hata, fesat ve vurgun ve Avrupa devletlerinin arsız iştahası Vahdettin'in elinde patlamıştı, hem kendini, hem etrafını yakarak."

Thursday, September 25, 2008

RAMAZAN mı? Yoksa ŞEKER Bayramı mı ?

Başbakan şimdi de Ramazan ve Şeker bayramı polemiğine giriyor. Anlaşılır gibi değil. Çocukluğumuzda bayramda şeker almayı severdik. Ama bunu bu bayramda yapmayı daha çok severdik. Bir çocuk için Şeker bayramı tanımı daha anlamlıdır. Bu geçmişten gelen bir tanımdır. Türk toplumunda hem Ramazan hem de şeker bayramı birlikte kullanılır. Her iki ismi de kullananlar bilir ki bu bayram dini bayramlarımızdan biri ve yaklaşık 30 günlük oruç tutma yükümlülüğümüzden sonra gelir. Durup dururken toplumda Şeker ve Ramazan diye ikilik çıkarmak yanlış, fayda getirmez, toplumu bölmeye yardım etmekten başka yararı olmayan anlayıştır.

Sunday, September 21, 2008

İkdidar Benim Ne İstersem Söylerim

Dil Derneği başkanı Sevgi Özel yakın tarihimizi ve bizi yönetenleri "ne söyledikleriyle" ilgili olarak irdelemiş. Okuduğunuzda politikacıların nasıl sığ politika yaptığını, düzeysiz, seviyesiz konuşabildiğini, halka önder olabilecek yetenekte olmadıklarını anlayabiliyorsunuz. Okumanızı şiddetle tavsiye ederim.

Sunday, September 14, 2008

Çıplak Kemikler


Güzel bir polisiye roman. Yalnız Ramazan dolayısıyla oruçlu olmama ve hızlı okumama rağmen içerisinde geçen olayların ve kişilerin fazla olması dikkatimi biraz dağıttı. Romanla birlikte adli tıp kurumunda çalışanlar ile ilgili de fikir edinebilirsiniz.

Monday, September 08, 2008

UÇURTMA AVCISI

Çok başarılı bir roman. Soluksuz okunabilecek bir kurguya sahip. Kitabı okurken her bıraktığınızda ne olacağını merak ediyorsunuz. Mutlaka okunmalı diliyorum.

Wednesday, September 03, 2008

CUMHURBAŞKANIN ERMENİSTAN-TÜRKİYE MİLLİ MAÇI ZİYARETİ

Haberi az önce TVden öğrendim. 6 Eylülde Ermenistan'daki milli maçı izlemeye gitmeye karar vermiş. Bu kararın şiddetle karşısındayım. Türkiye topraklarını tanımayan, Türkiye topraklarında gözü olan, yıllarca diplomatlarımızı katleden, barışı değil düşmanlığı ön plana çıkaran bir ülkeyi nasıl olur da Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanı futbol maçı bahanesiyle ziyarete gidebilir ? Kesinlikle zamanı ve amacı yanlış olan bir ziyaret olacaktır. Ziyaret kesinlikle Cumhurbaşkanlığı düzeyinde olmamalıydı. En yüksek devlet protokolüyle ziyaret olacaktır. Çok yanlıştır. Bu hatanın geri dönüşü olmayacaktır.

Sunday, August 24, 2008

PEYGAMBERİN İZİNDE Hz.Muhammed'in Hayatından Dersler

İngiltere Oxford Üniversitesi St.Antony College 'da araştırma görevlisi Tarık Ramazan'ın Hz.Muhammedin biyografisini yazdığı kitap sadece hayatının öyküsü değil hayatındaki oluşan olayların islam içinde nasıl yorumlanacağı ile bizlere bilgiler ve ipucu veriyor. Hayatı farklı açılardan görmemizi sağlıyor. Ayrıca kitapta ki olayların neredeyse tümünde Peygamberimizin de hepimiz gibi normal bir insan olduğu gözlemlenebiliyor. Kitaptan aldığım bazı notlar aşağıdadır.
  • Bizim dikkatimiz esas olarak, Hz. Muhammedin yaşam öyküsündeki, şahsiyetini ve günümüzde bize ne öğretebileceğini, ne verebileceğini ortaya koyan durumlara, tavırlara ya da sözlere odaklanmaktadır. ( sayfa 10)
  • Amacımız Hz.Peygamber'in kişiliğini veya hayattaki olayları öğrenmekten çok, kendisini tanımaya çalışmaktır. ( sayfa 11)
  • Hz.Muhammed 12 yaşında amcası Ebu Talib'in de olduğu bir ticaret kervanında Busra'da Bahira denen Hristiyan bir keşişin hanesinin yakınında mola verirler. Keşiş Bahira Hz.Muhammed'in iki kürekkemiği arasında, kitaplarının " peygamberlik mührü" olarak tanımlanan bir deri oluşumu görür.Hemen Ebu Talib'e koşup çocuğu bekleyen özel bir geleceğin olduğunu söyler ve onu tıpkı Allah'ın önceki elçileri gibi mutlaka maruz kalacağı belalardan ve saldırılardan koruması gerektiği konusunda uyarır. Etrafındaki herkes bu çocuğun farklı olduğunu ve onu bekleyen özel bir gelecek olduğunu hissetmiş ve anlamıştır. ( sayfa 31-32)
  • Kureyşliler nihayet Kabe'yi yeniden inşa etmeye karar vermişlerdi. Duvarların üst kısmını, temellere kadar yıktılar. Kabe'nin bir köşesine Siyah Taş yerleştirecekleri yere gelene kadar yeniden inşa ettiler. Tam bu noktada farklı kabile üyeleri arasında sert kavgalar koptu; zira herkes Siyah Taş'ı yerine koyma şerefine nail olmak istiyordu (sayfa 37)
  • Ramazan ayı geldiğinde, bir miktar erzakla Hira dağındaki mağarasına gidiyor ve yiyecek içecek almak için düzenli aralıklarla dönerek yaklaşık bir ay süreyle inzivada kalıyordu. Diğer insanlardan uzakta, doğayla başa baş kalan Hz.Muhammed huzur ve mana arıyordu. Hiçbir zaman putperestlik etmemiş, bölgedeki aşiretlerin inançlarını ve tapınma usullerini paylaşmamış, hurafe ve önyargılardan uzak durmuştu ( sayfa 38)
  • Hz.Muhammed Hira mağarasında tek başına hakikati ve manayı aramaya devam etti. Derken ansızın Melek Cebrail ona göründü ve emretti: " Oku!". Hz.Muhammed cevap verdi:" Ben okuyanlardan değilim". Melek onu sıkıca tuttu ve tekrar emretti: "Oku!". Hz.Muhammed tekrarladı: "Ben okuyanlardan değilim!"Melek onu tekrar, neredyse boğacak kadar sıkıca tuttu ve emri üçüncü kez tekrarladı: "Oku!" cevap aynı oldu: "Ben okuyanlardan değilim!" Melek onu tutmaya devam ederek okudu: " Oku O yaratan Rabbinin adıyla! İnsanı bir kan pıhtısından yarattı! Oku, O cömertliğinin sonu olmayan Rabbindir! Kalem ile yazmayı öğreten de. O insana bilmediği şeyleri öğretti" (sayfa 41)
  • Okuma yazma bilmeyen Hz.Peygamber'e indirilen ilk ayetler dikkatini doğrudan bilgiye çevirir (sayfa 42)
  • Kalem suresi, Hz.Peygamber'in doğumundan itibaren ortaya koyduğu istisnai soylu davranışlar hakkında zaten bildiklerimizi hatırlatıp bilgi, iman ve eylem arasında belli bir bağlantı kurar. Bilgi, imanın ışığında bireyin ahlaki saygınlığını temel almalı, ve buna dayanmalıdır ( sayfa 44)
  • Durum git gide daha da kötüleşecekti, zira takip eden aylarda Vahiyler kesildi. kaynağına göre süresi altı ay ile iki buçuk sene arasında değişen bu suküt ( fetret) dönemi Hz.Peygamber'in büyük bir şüphe ve ıstırap duymasına neden oldu ( sayfa 45)
  • İlk vahiyler Hz.Peygamber'in bilincini Allah'ın yüce, eğitici varlığına yöneltti. Melek Cebrail , iyi huyla birleşen bilginin (okuma ve yazma) önemini dile getirirken, mesajın ve-imanın özü olan-Allah'ı tanımanın temellerini nakletmişti (sayfa 47)
  • Başka zamanlarda , çan sesi gibi bir ses duyacak ve Vahiy birden inecekti (sayfa 47)
  • Hz.Peygamber her sene ramazan ayında Melek Cebrail'e o ana kadar kendisine inen bütün Kuran'ı , meleğin belirttiği sırayla, ezberden okuyordu. Böylece yirmiüç yıllık süreçte yavaş yavaş oluşan kitabın içeriğinde ve biçiminde düzenli bir sağlama yapılmış oluyordu ( sayfa 48)
  • Vahyin ilk yıllarında Kuran'ın mesajı dört ana eksen etrafında tedricen şekillenmişti: Allah'ın birliği, Kuran'ın konumu, ibadet ve ahiret (sayfa 51)
  • Kuran surelerinin Vahyi devam ettikçe tahkir ve zulum de artıyordu ( sayfa 71)
  • Mekke'deki durumun gittikçe kötüye gittiğini gören Hz.Peygamber şunu önerdi: " Habeşlerin diyarına gidersenizorada emri altında kimsenin haksızlık görmediğibir kral bulacaksınız. Dinlerinde samimidirler. Orada Allah sizi şu ıstırabınızdan kurtarana dek kalabilirsiniz" ( sayfa 71)
  • Müslümanlar Kureyşlerin kralı Necaşi'yi ilkeli ve adil bir adam olarak görmüş ve onun topraklarına sığınmaya bu nedenle karar vermişlerdi. Necaşi müslüman değildi, ama müslümanların getirdiği mesajın batıni ve zahiri anlamını gayet iyi işitmişti (sayfa 74)
  • O dönemde Hz.Peygamber Kudüs istikametine dönerek namaz kılıyordu (Kudüs ilk kıbleydi) (sayfa 87)
  • Namaz emrini almak üzere göğe yükselen Hz.peygamber ve yaşadığı tecrübe, namazın özünde ne olması gerektiğini ortaya koyar: İnsanın kendinden, dünyadan ve aldatmacalardan kopup uzaklaşması için günde beş kez En Yüce olanı hatırlaması ve O'na doğru yükselmesidir ( sayfa 87)
  • O, yani Hz.Muhammed, ilişkilerini sadece benzer dini yakınlıklar temelinde değil, güven ve saygı ilkeleri temelinde koruyordu ( sayfa 90)
  • Hz.Peygamber'in kendisi, inancını paylaşmayan insanlara eşit davranma konusundabir model oluşturuyordu. Peygamberlik vazifesi boyunca, kendisiyle iş yapanve tam olarak güvenen gayrimüslüm tacirlerden önemli emanetler almaya devam etti (sayfa 90-91)
  • Çevresine topladığı kadın ve erkekler inancını paylaşmıyor olabilirlerdi, ama ahlaki vasıfları ve/veya insani becerileriyle tanınmış insanlardı. Hz.Muhammed kendisinde sonra gelenler gibi, onlara güvenmekten asla çekinmeyecekti (sayfa 95)
  • Hicret herşeyden önce, inançlarını özgürce yaşayamayanve bunlar için yeni bir sayfa açmaya karar veren kadın ve erkeklerin nesnel gerçekliğidir ( sayfa 96)
  • Hicret aynı zamanda, hem tarihi hem ruhani açıdan bir özgürleşme deneyimiydi (sayfa 98)
  • Hiç kimse din değiştirmeye zorlanmadı, farklılıklara saygı gösterildi ve herkese eşit muamele edilmesi istendi. Bu Vahyin kilit mesajı ve Hz.Peygamber'in eyleminin can alıcı noktasıdır ( sayfa 103)
  • Bakara suresinin başındaki dört ayetin samimi müminlerden , sadece ikisinin imansızlardan bahsettiğini, buna karşılık onüç uzun ayatin münafıkların ihanet ve ikilik dolu söz ve davranışlarıyla alakalı olduğuna dikkat çeker (sayfa 103)

Monday, August 18, 2008

TEFAL Ütü....Ama Alt Mekanizması

Evimizdeki ütü aniden su akıtmaya başladı. Sevisine götürdük. Ütünün tabanı değişti. Bu da bozulan mekanizmanın resmi. Ütüden sonra suyun içerisinde bırakılmaması tavsiye edildi. Umarım yararlı olur.

Thursday, August 14, 2008

ERGENEKON İddianamesine Bir Destek

Artık birkaç sene birlikte gece gündüz yatıp kalkacağımız meşhur iddianameye bir destek de ben vereyim dedim... Yukarıdaki resmini gördüğünüz " ERGENEKON ÇAY BAHÇESİ" Çınarcık-Armutlu yolu üzerinde ve Çınarcık'a yakın noktada. Benim iddialarım da şöyle.

  • Ergenekon örgütü belki burada kurulmuştur bir sabah, çayla simit yerken planlanmıştır...
  • Ergenekon'un Çınarcık şubesi olabilir...
  • Çay bahçesinin hemen altında petrol istasyonu olduğuna göre nasıl patlamaya hazır tehlikeli bir örgüt olduğu da bellidir...

Wednesday, August 13, 2008

Armutlu Tatili (11-12 ağustos 2008)

11 Ağustos 2008 sabahı aracımızla Çınarcık -Yalova-Armutlu rotasını izleyerek başladık. Çınarcık sahilinden görüntü.

Çınarcık sahili oldukça bakımsız ve kirli. Ama bu kirlilik deniz için geçerli değil.

Armutlu'daki sahillereden biri. deniz çok temiz ve tatlı bir serinliği var.


Armutlu'da denize girdiğimiz plaj. Deniz çok güzel. Hemm serinliği hem de denizin kokusu muhteşem.


Banu'nun arkadaşi Birsen ve çocukları Melisa ve Cathy. Geceyi Kendilerinde geçirdik. Çok teşekkür ediyoruz.


Armutlu merkezdeki park


Dönüşü Armutlu-Narlı-Gemlik-Yalova üzerinden yaptık. Bu görüntü Narlı'dan sonra alındı.



Narlı-Gemlik yolunda denizin güzel görüntülerinden biri


Yalova'daki kanalın görüntüsü. Temiz olduğunu söyleyemeyiz ama en azından kokmadığını söyleyebilirim.


Yalova kanaldaki balıkçılar. Burada temizleyip satış yapıyorlar.









Sunday, August 10, 2008

AKPli Edibe Sözen HNMFND ye Öneriler


AKPli Edibe Sözen HNFFND nin son günlerde basında çıkan ve gençlerimizi korumaya yönelik girişimleri için bazı önerilerim var.
1. Gençleri porno yayınlardan korumak için dergiler, cdleri satın aldıkları zaman bayi tarafından fişlenmek yerine gençlerimize 6 aylık veya 1 senelik 100 PORNO KONTÜR verilebilir. Her dergi aldıkça kontüründen düşer. Kontürleri bitip de hala satın almaya çalışan genç var ise anında bayi taraından alıkonulup polise haber verilerek genç tutuklanır...
2.Okullarımıza da özellikle azınlık olan halkımızı koruma amaçlı ibadethane açılmasını kolaylaştırmayı sağlayacak yasa için çalışıyormuş. Ama burada da yeni ibadet açmaya gerek yok. Masraf olur. Zaten %99 müslüman bir ülkede yaşadığımıza göre teneffüs saatleri ezan saatlerine göre ayarlamak daha akıllıca olur... Böylece teneffüslerde sınıf derhal mescite çevrilebilir ve namaz kılınabilir...
3. Gençlerimizi çok düşünerek gece 24 den sonra tek başına lokantaya da gitmesi de engelleniyor. Ne yararlı ama... Aman çocuklar gece acıkıp da dışarıda yemeyin... Pizza ya da hamburgeri telefon ile isteyin gelsin... Dışarıya çıkarsanız ya bir sapık tarafından tecavüze uğrarsınız ya da bir maganda kurşununa kurban gidersiniz... Gençler size nasıl kıymet veriliyor, nasıl değer veriliyor... Sevinin...Şükredin...
Sanırım Sayın Edibe Sözen HNMFND ye yararlı oldum. Gerçi faydalı olamadım sanırım şu anda gazetede okuduğum son bilgilere göre gençlere yönelik bu yararlı girişimden vazgeçmiş. Bu arada Edibe sözen HNMFND nin daha geçen sene adının Cumhurbaşkanlığı yani Başkomutanlık geçtiğini hatırlatayım.

Saturday, August 09, 2008

Loş Ayna

Erhan Bener sevdiğim yazarlardandır. Okuduğum romanlarının tümü iyi kurgulanmış ve akıcı şekilde okunabiliyor. Romana başladıktan sonra her ara verdiğinizde aklınız kitapta kalıyor, acaba şimdi ne olacak diye. Erhan Bener'i yakın zamanda kaybettik. Tam olarak hatırlayamıyorum ama 1 sene oldu sanırım.

Roman şehvetli ve erkeklere kendini kolayca sunmayı engelleyemeyen Mahide, yeğeni İlhan, Mahide'ye aşık olan Selçuk ve savcı olan Selçuk'un abisi çerçevesinde 1960 yılında İstanbul'da geçen bir olay anlatılıyor. Kitabın türü polisiye.

Wednesday, August 06, 2008

Veronika Ölmek İstiyor

Can Yayınlarından çıkan bu romanda Veronika isimli genç bir kız intihar etmeye karar veriyor, intihar ediyor, intiharından sonra hasteneye kaldırılıyor ve 1 haftalık yaşam süresinin kaldığı söyleniyor. Ancak burada diğer hastalardan farklı deneyimler alıyor ve sonucunda hayata bakış açısı değişiyor ve yaşama bağlanıyor. Hızlı bir şekilde okunabilecek sürükleyici bir roman.

Saturday, August 02, 2008

İRAN devrimlerin ve yasakların gölgesinde

Alman Bruni Prasske'nin 90lı yıllarda İran'a yaptığı 2 geziyi anlattığı kitabıdır. Bırakın bir erkek olarak, bir kadın olarak yapılan bu yolculuk gerçekten çok zor bir deneyim olmuştur. Öncelikli olarak başını örtüp uzun manto giyerek dolaşması bile bu zorluğu anlatmak için yeter. Kendisi Almanya'da göçmenlik bürosunda çalıştığından orada tanıdığı bazı İranlı arkadaşlarının memleketlerine gitmesi ve burada yaşadığı deneyimler kitabın asıl iskeletini oluşturmaktadır. Ayrıca okudukça bazı sayfalarda sanki İran'dan değil de Türkiye'den bahsediyormuş gibi geliyor. Ancak kitabı okurken üzüldüğüm bir nokta kitapta birkaç kez yinelenen "kürdistan" sözcüğünün sanki bir bağımsız ülke gibi algılanması. Halbuki " sözde kürdistan" denilerek de anlatılabilirdi. Dolayısıyla kitabın çevirisini yapan Gülderen Pamir'e bu durumu iletiyorum.

Monday, July 21, 2008

PUNTO Restoran İstinye Park

Geçtiğimiz hafta sonu İlk defa İstinye Park'a eşimle birlikte geldik. Yemek için de bir vesileyle Punto 'da yemeye karar verdik. Ev yapımı makarnalar yapan bir yer. Fiyatlar biraz standartın üzerinde. Ama önemli olan lezzet,servis ve fiyatın karşılığını aldığını hissetmek. Benim yediğim makarnadaki sosun tuzu inanılmaz idi, şimdiye kadar dışarıda yediğim yemeklerde böyle bir şeye rastlamadım. Garsona durumu bildirdim. 5 dakika sonra yeni sos yaparak getirdiler. Bu arada eşimin makarnasındaki mantar da tuzlu idi. Nedenini sorduğumuzda konserve olduğu, bazen tuzlu bazen tuzsuz olduğunu belirtti. Sonuç olarak standart kalitede yemek yeme şansınız burada çok az, yani rastlantıya bağlı.
İşte yediğim ve maksimum tuzlu olan ev yapımı makarna. Ev yapımı makarnalar lezzetli ama sosa gereken ilgiyi göstermiyorlar.

Sunday, July 20, 2008

Atatürk'ün Geometri Devrimi

Cumhuriyet gazetesinin 11 temmuz 2008 tarihli Bilim Teknoloji ekinde 9.sayfadaki yazı Atatürk'ün Geometri alanındaki devrimi anlatmaktadır. Atatürk'ün kendisi geometri üzerinde terimler ile ilgili ciddi bir çalışma yapmış ve bugün kullandığımız sözcüklerin neredeyse tamamını kendi üretmiştir. Bu çalışmayı yaparken fransızca geometri kitaplarından birer adet aldırtmış ve bunların harmanlaması ile yeni bir kitap yazmış ve yeni sözcükleri burada kullanmıştır. Bunlardan bazı sözcükler şöyledir. Boyut, uzay, yüzey, düzey, çap, yarıçap, kesit, yay, çember, teğet, açı, taban, eğik, yatay, düşey, dikey, konum, üçgen, dörtgen, artı,eksi, çarpı, bölü, eşit, toplam, oran, türev, alan... Ancak bugün kabul görmeyen bazı sözcükler de vardır. Bunlar tümey açı yerine tümler açı, çarpak terimi yerine de çarpım olarak değişmiştir.

Son söz olarak Atatürk'ün devrimleriyle didişmek yerine bunları özümseme yolunu seçersek hem birey olarak hem de Türkiye olarak faydasını görürüz.

Wednesday, June 18, 2008

Adatepe Öyküleri

Mayıs ayı sonunda Ayvalık tarafına tatile gitmiştik. Bu arada Adatepe Köyünü de görme fırsatını yakaladık. Tatilden döndükten bir süre sonra kitapçıda yeni çıkan kitaplara bakarken bu kitap gözüme ilişti. Hemen alıp okudum. Adatepe köyü ile ilgili çeşitli öykülerden oluşuyor.

Adatepe eskiden daha fazla sayıda haneyi ve insanı barındıran bir köymüş. Ancak şimdi daha sakin. Eskilerdeki canlılığı da buradaki bilgilerden belli zaten.

Sunday, June 15, 2008

Bir Aşk Romanı BUNGALOV 2

Romanımızın kahramanı Tanya. Pembe dizi yazarı ve mükemmel bir ev kadını. Kocası Peter avukat ve "zevcesine" çok bağlı. İkisi kız 3 tane "veletleri "var. Sakin ve harika bir hayatları var. Ama ne zamana kadar....Tanya'ya Holywood'dan film senaryo yazma teklifi gelene kadar. Ondan sonrası için artık kitabı satın alıp..... ( veya kiralayıp) okumanız gerekiyor.

Friday, June 06, 2008

Ayvalık Tatili 6. ve Son Gün (31 Mayıs 2008 )

Kervan Tatil köyünde geceyi geçirdik. Tesiste sadece 2 kişi kalıyordu. Sanırım bu nedenle akşam yemeğinde balık verdiler. Yolumuz üzerindeki Sütüven şelalesini görmek için Akçay'a doğru yola çıktık. Gerçekten burayı görmekle doğru bir karar vermişiz.
Sütüven Şelalesi girişindeki bilgi. Buradan belki 500 m. daha gidiyorsunuz ve şelalenin girişine varıyorsunuz. Aracınızı burada bırakıyorsunuz ve yürüyorsunuz. Giriş ücreti kişi başına 3 ytl.


Taşların üzerine oturup bir poz verelim artk değil mi ?

Sular dinginleşmiş burada...


Suyun sesi çok güzel ve temiz.



Şelaleden sonra 300 mt daha yukarı çıkıp gölete ulaşıyorsunuz ama bu küçük boyutta


Taşın, suyun ve yeşilin harmonisi


Su da hayat gibi akmaya devam ediyor, tek farkla. Su devam ediyor ama insan hayatı bitiyor.


Ş Şelalenin orada köylüler pazar kurmuşlar


Karadut aldık köylü pazarından ve onları yedik.


Çevreden de buraya gelen piknikçiler var, cumartesi olduğundan gelenlerin sayısı artıyordu.


İşte şelale. İzlemesi ve sesini duyması çok zevkli. Verdiği serinlik de cabası.


Şelelenin akıp durulduğu noktaya tepeden bakış

Şelaleden bir görüntü daha


Dönüş yolunda Bursa'ya uğrayıp da iskender yememek olmaz.


İskenderi yedik ama öncekilere göre tuzu biraz fazlaydı


Bursa Koza Han'ın avlusu, kafelerin olduğu yer. Hafta sonu olduğundan yer yoktu.

Koza Han'daki çaycı. Fincanlara dikkat. Sıra sıra . Çok hoş.
















501 Darts

Phozi Snapshot